Kitap Değerlendirmesi: Cehalet Bilimi – Tayfun Uzbay

1891

Kitaba, yurtdışında deneyimlenmiş, görsellerine yer verilmiş çok anlamlı ve insanı daha ilk sayfadan, düşünmeye sevk eden, nöronlarını aktive etmesini sağlayan bir anı ile giriş yapılmıştır. “READ – WRITE – THINK – DREAM”  etkisi olarak adlandırdığım bu yaşanmışlığın öğretisi şu sözlerle dile getiriliyor. Önce bilgi sahibi ol, bunu fikre dönüştür ve sonra hayal et. Yani bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olma.

Kitabın adı ve giriş kısmından da anlaşılacağı üzere insan, bilgi, eğitim ve kapitalizm üzerine derlenmiş çok özel bir kitap olduğunu düşünüyorum. Kitapta çok çarpıcı olan bilim insanlarımızın da maalesef modern cehalete katkıda bulunduklarını ve bunu medya aracılığıyla pekiştirip altın tepside önümüze sunmalarına seyirci kaldığımızı gözler önüne seriyor.

Hala ülkemiz sınırları içerisinde yaşayan ve birçok zorluğa rağmen hayatını yılmadan ülkesinin insanları için katkı sağlamaya adamış bir bilim adamının kitabı… Ve bir bilim insanına ait olan bu değerli kitap herkesin çok net anlayacağı yalın bir dille yazılmış, yer yer cehaletin sınır tanımamasına isyan edilmiş, insanları zehirleyen niteliksiz bilgilere dikkat çekilmiş ve günümüz yaşam koşullarının samimi bir dille anlatan şu sözlerle kitabını yazma amacını dile getirmiştir.

“Sürekli borçlanan, huzursuz, adalete güvenmeyen, birbirine saygı duymayan, kendi ülkesinde mutsuz, eline fırsat geçse kapağı daha iyi eğitim ve yaşam standartlarının olduğu ülkelere atmaya çalışan kişilerin oluşturduğu, cehalet biliminin laboratuvar alanı bir yığın olarak yaşamaya devam edeceğiz. Beni böyle bir kitap yazmaya iten belki de en önemli neden bu! Cehalet ya da cahillik insanın bilmesi gerekenleri bilmemesi, bilgisiz olması veya bilmesi gerekenlerin farkında olmamasını betimler.” Bu cümlelerle kitabın içeriği açıkça ifade edilmiştir.

Agnotoloji kelimesi ile bizi tanıştırıp şu şekilde tanımlamıştır. Cehalet bilimi bir fikri yerleştirmek ya da bir ürünü satmak için, yani siyasi veya ticari bir çıkar elde etmek için kasıtlı olarak kafa karışıklığı yaratılması ve hatalı bilgi yayılmasını tarif eden bir terimdir. Temel amacı karşınızdakinin doğru ve sağlıklı bilgi elde etmesini engelleyerek kişinin ya da toplumun yanlış bilgi ile donanmasını sağlamaktır. Bazı bilimsel kaynaklarda bunun agnotoloji olarak tanımlandığını belirtmiştir. Yeni öğrendiğim bu kelimenin anlamını özellikle yazma gereği duydum çünkü kitabın ilerleyen sayfalarında özellikle medyanın yapmış olduğu algı operasyonlarının agnotoloji olarak ifade edilmese de eşleştiğini anladım.

 

I – İNSAN , BİLGİ VE BİLİM

Bilginin beyinde elde edilme süreciyle başlayan bu bölümde uyarandan sonra dikkatin hayatta kalmamız için önemli olana ışık tutan bir projektör olduğu ifade edilmektedir. Öğrenme, bellek ve bilgi sonrası yaşama uyum sağlayabilmemiz ve sağlıklı bir yaşam için doğru bilgiye ulaşmanın önemine dikkat çekilmiştir.

İnsanlık tarihinde yazının icadından internete kadar olan süreç anlatılmış ve internetin gerçek bilginin yanında hatalı bilgiyi de çok hızlı yaydığı, çok geniş kitlelere kısa sürede ulaşabildiği gibi günümüz sorunlarına değinilmiştir.

“Bilimin özü gerçekle ilgilenmektir” der ve bugün tam da içinde bulunduğumuz şu günleri şöyle dile getirmiştir. “Statü, servet, sağlık ve güç eşitsizliği her toplumun tipik özelliğidir. Bu durumda her toplumda servet ve güç sahibi olanlarla olmayanlar arasında bir çeşit mücadele vardır. Bilginin güç olduğunu düşünürsek doğru bilgiye sahip olma statü ve servet gücünü elinde bulunduranlar için daha kolaydır. Bilginin değeri arttıkça onu elinde bulunduranlar geniş kitlelere paylaşmak yerine sadece kendilerine mal ederler. Geniş kitleleri daha kolay yönetebilmek için de onlara kolayca yönetebilmelerine yardımcı olacak sahte bilgiler sunarlar. Ancak tarih boyunca birçok kez görüldüğü ve kaydedildiği gibi sahte bilim, sahte bilgi ve buna dayalı taassup er veya geç tartışmaya açılmaktadır. İnsanın gidişatı hep ileriye doğrudur.”

Küreselleşmeyle birlikte kültürler arası iletişimin arttığı ancak kültür emperyalizmin sevimli görünen maskesidir ifadesi kullanılmıştır. Küresel sistemle ilgili de sistemi yönetemeyenler sistem tarafından yönetilirler denmiştir. Kapitalizm ile önceki bilim daha insani iken günümüz bilimi giderek daha ticaridir, eleştirisine yer verilmiş ve kapitalizm yükselirken cehalet biliminin de eş zamanlı yükseliş gösterdiğine dikkat çekilmiştir.

 

II -ALGI VE ALGI YÖNETİMİ

Algı elde ettiğimiz bilginin yorumlayış biçimidir tanımı yapılmıştır. Algının karara dönüşüm sürecinin etkilenmesinin algı yönetimi olduğu ve bunu da en iyi medyanın kullandığı anlatılmıştır. Algı yönetiminin medya, reklamcılık ve siyaset tarafından da çokça kullanıldığı vurgulanmış. Bir sonraki bölümün başlığı Nöropazarlama ancak bu bölümde de nöropazarlamada dikkate alınması gereken çok önemli bilimsel detaylar yer almaktadır. Bu bölümde de beyin anatomisine ait çok önemli detaylar yer almaktadır. Haz ve ödül merkezinin bulunduğu limbik sisteme yönelik yapılan algı operasyonları anlatılmış ve en çarpıcı olanı tarihten bir kesit olan Hitlerin insan zihninde iz bırakmanın yolunun basit tekrarlardan geçtiğini farketmesidir. Bir insanda duygu uyandırmak, onu bir şeye ikna etmek ya da ona bir şey öğretmekten çok daha kolaydır cümlesi ile algı yönetiminin meşru yollardan ele geçirdiği gücü nasıl sürdürebileceğini ifade ediyor.

Cehalet limbiğin gücünü artırır. Yeterince eğitimli olmaması limbik baskıyı daha dominant hale getirerek söylenene inanmasını kolaylaştırır. Hayati önem taşıyan Tip 1 hata ve Tip 2 hata ve aralarındaki farkdan da bahsedilmiştir. Algı yönetimiyle bilim ve inançları arasına sıkıştırılması insanların bilimden uzaklaştırılarak cehaletlerinin daha da arttığı vurgulanmıştır. Eğitimin ne kadar önemli olduğu, cahil bireylerin ve toplumların algısının kolayca yönetilebileceği tarihten günümüze anlatılıyor. Sosyal medyada bilgilerimizin toplandığı, şiddet ve hileli televizyon programlarının gelişim çağındaki çocukların öğrenmeyi sağlayan ayna nöronları üzerindeki olumsuz etkileri, ünlü olmanın inandırıcılığını algı operasyonlarında kullanmak gibi yine birçok çarpıcı güncel detaylara yer verilmiştir.

 

III – NÖROPAZARLAMA

Bu bölüm Nöropazarlama yüksek lisans öğrencisi olarak en ilgilendiğim ve irdelediğim bölüm oldu elbette. Nöropazarlama algı yönetiminin neresinde sorusunun hemen altında ağır bir eleştirel yaklaşım vardı “İnsan beyninin herhangi bir ticari ürünü alması için ikna edilmesi limbik odaklı algı operasyonudur. Reklamların özü budur” Nöropazarlama araştırmaları da aynı katı ve eleştirel yaklaşımdan şu sözlerle nasibini almıştı.  “Bu araştırmalarda tüketicinin beynindeki gizli satın alma düğmesi aranıyorsa ya da daha fazla alışveriş yapması için beynin nasıl etkileneceği amaçlanıyorsa burada bilimden söz edemeyiz.” Nöropazarlama alanında algı yönetiminin etik olarak kullanılması gerektiğine dikkat çekilmiştir. Henüz tam olarak ülkemizde gelişim alanı bulamamış ve henüz denetimi olmayan bu mesleğin   nörobilimin teknolojik araçlarının insan davranışlarını çözümlemek, karar verme mekanizmalarını incelemek, tüketici beynini keşfetmek yerine algı operasyonunda kullanılabileceği endişesi olduğunu ve bu nedenle mesleki antipatik yaklaşım sergilendiğini algılıyorum.

Nöropazarlama alanına yapılan eleştirel ve farklı bir bakış açısının yanı sıra iki çok mühim soru da burada gündeme alınmıştır.

 

*Eğitim ticari bir ürün, öğrenci müşteri midir?

*İlaç ticari bir ürün ve Hasta bir müşteri midir?

 

Biri eğitim diğeri sağlık! Önemi kitabın başından beri vurgulanıyorken günümüz koşullarında ne kadar içler acısı bir hal aldığı şu iki sorunun içerisinde gayet net ifade edilmiştir. Cehaleti eğitim kurumları üzerinden yaygınlaştırmayı hedefleyen bir sistem ve bu sistemin içerisindeki bazı eğitim kurumları hatta akademisyenler olduğu vurgulanmıştır. Eğitimin pazarlanabilir olması ticari ederinin yüksekliği ve neoliberalizm ile ilişkisi detaylandırılmış. Ülkemizde eğitim sistemimizin eksiklikleri, beyin göçünün nedenleri, eğitim kurumlarının da sosyal etiket ve iş garantisi temin eden kurumlara dönüştüğünün tespiti yapılmıştır.

İnsanlık tarihi kadar eski, bilimsel bilgi ve emekle üretilen ilaç …

Eğitim gibi ticari değeri çok yüksek ve insan sağlığı için olmazsa olmaz bir ürün.

Dünyanın küresel salgınla başetmeye çalıştığı şu günlerde buradaki bilgiler bulunmaz nimet Sn. Tayfun Uzbay hocamız derste, “bir şeyi öğrenmek istiyorsanız o vakanın ilk başladığı yere geri dönün, ilk bilgilere ulaşın” demişti. Sanki bugünleri görmüşçesine tecrübelerini anlatmıştı.

Ticari alandan insani alana geçmemiz gereğini savunan bu sayfalarda hayatımızın gerçekleriyle yüzleşiyoruz. Hastalıklar, tanıları, ilaçların kullanımları, insanoğlunun neden kolayı seçtiğini, alternatif tıptan, bitkisel tedavilere birçok çarpıcı ve bir o kadarda önemli bilgiye yer verilmiştir. Gerçek ve geçerli bilgi vermeyen akademisyenlere, popülaritesini arttıran cehalet bilimcilere medyanın çanak tutması, etik ve yasal yaptırımların eksikliği ilginç detaylarla anlatılmıştır. Ve kitapta bolca yapılan eleştirel yaklaşımları desteklercesine kulağımıza küpe olacak “Eleştirel düşünmeyi ve doğru bilgiye nasıl ulaşılacağını öğrenin.” tavsiyesi ile bu bölüm sonlanmaktadır.

 

IV – GİZEM ODAKLI MİSTİK BİLİMİN DAYANILMAZ CAZİBESİ

Belirsizlik ve bilinmezlik, diğer canlılardan farklı olarak yarının bilincinde olan ve plan yapmak isteyen insan için istenen bir durum değildir. İnsan yarın ne olacağını merak eder. Bu bölümün özet cümlesi olarak gösterilebilir. İnsanın amacı ilk sayfalarda da yer verildiği gibi hayatta kalmak, sağlıklı yaşamaktır. Bu nedenle geleceğini merak eder. Mistizm, parapsikoloji, telepati, telekinezi gibi hala gizemini koruyan tarihi olaylara yer verilmiştir. Ve pozitif bir yaklaşımla bu konulara karşı olunmadığı ve hatta araştırılması taraftarı olunduğu dile getirilmiştir.

Benim kendi kanaatim ise din ve inançlarla bağlantılı olan bu bilinmezlik insanı ruhsal olarak beslemektedir. Bilim gerçekçidir kanıt ister ve bu konular gizemini koruduğundan ilerleyen teknolojiyle beraber belki de keşfedilecektir. Araştırmaya değer olduğunu düşündüğüm bu alanlarla, bilimle ilgilendiğim kadar bizzat ilgilenmekteyim. Elbette bu bölümde bilinmeyenin gizemine değil diğer bölümlerde olduğu gibi yine cehalet bilimine işaret edilmektedir. Harika bir av sahası olduğu ve av olmamak içinde tekrar tekrar dile getirilen iyi bir temel eğitim ve eleştirel düşünce.

 

V – CEHALET BİLİMİ NASIL ÖNLENİR?

Ve kitabın son bölümünde de kitabın tamamı gibi her bir sayfasını tek tek yazmak istediğim önemli bilgiler yer alıyor. Bu bölümde de erkek ve kadın beynine ait anatomik bilgiler, ilaç ve sağlık okur yazarlığı, antibiyotik aşı ,otizm , okuma alışkanlığı detaylandırılırken aslında cehalet bilimine yatkın bireyler anlatılmıştır.

Kitap bilimsel, hayati önem taşıyan ve yaşamımızda bizi yöneten kodları decoder gibi gözler önüne sermektedir. Önsöz den Sonsöz e sohbet tadında akıcı, samimi bir o kadar da sorgulayan ve eleştirel bir dille yazılmış. Alzheimer, şizofreni, beynin anatomisi, otizmden eğitime, sağlığa, kapitalizm, medya, Karatay yanlışları ,Tip 1, Tip 2 hata , ilaç sektörü , algı operasyonları, nöropazarlama, etik, reklamcılık, nitelikli bilgi geçmişten günümüze yaşanmışlıklarla örneklenerek herkesin rahatça anlayacağı yalın bir dil ile anlatılmıştır.

Konuşmaktan ziyade çocukluğumdan bu yana yazmayı daha çok sevmiş ve kendimi yazarak daha iyi ifade edebildiğimi düşünmüşümdür. Hayalimde hep kitap yazmak vardır. Ama okuduğum kitaplardan bilgi dağarcığımdan bir kitap yazmayı haketmediğimi düşünüyorum. Fakat kitap raflarına ve çok satanlara baktığımda bu cesareti kendinde bulacak çok insan olduğunu görüyorum. Bu kitapla bu kişilerin cehalet bilimcileri olduklarını öğrenmiş oldum. Kitabın başında kaleme alındığı gibi yiyecek fırınlar dolusu ekmeğimiz var oysa!

Sn. Tayfun Uzbay hocama nitelikli, reel bilgileri içeren bu kitapla bilim dünyasına ve bize katkıda bulunduğu için çok teşekkür eder , sürç-i lisan ettiysem affola diyerek saygılarımı iletiyorum.

Ve son olarak yazmadan geçemeyeceğim kendime ve çocuklarıma not olarak kaydettiğim cümlelerle sonlandıracağım.

 

  • Eğitimimize, medyamıza ve akademisyenlerimize bir çekidüzen vermez isek ekonomik ve sosyal sıkıntıların giderek arttığı ve cehalet biliminin egemen olduğu bir toplumda yaşamaya mahkum olabiliriz.
  • Hatalı bilgi ile cehalet yayar, cehalet bilimi yaparsınız.
  • “OKU”, “YAZ”, “DÜŞÜN” ve “DÜŞLE”
  • Unutmayın! Özgürlüğünüz ve sağlığınız doğru bilgilerle donanarak algınızın yönetimini ne kadar elinizde tuttuğunuz ile yakından ilişkilidir.